Çad, Afrika kıtasının kalbinde yer alır. Kuzeyden Libya, doğudan Sudan, güneybatıdan Kamerun, güneyden Orta Afrika Cumhuriyeti ve batıdan Nijer ve Nijerya ile çevrilidir. Bu coğrafi konum Çad’ı bir kara devleti yapar ve Çad’ın denizlere erişimi yoktur. Ancak kültürel açıdan bu konum Çad halkının çok çeşitli Afrika ve Arap kültürlerini benimsemesine olanak tanımıştır.
Çevre
Çad, özellikle kuzey bölgelerinde ve merkezin bir kısmında sıcak tropikal bir iklime sahiptir, güney Çad ise daha nemli alanlardadır. Çad, ticaret faaliyetlerini Kamerun’daki Douala Limanı ve Nijerya’daki Lagos Limanı üzerinden yürütür, ancak çoğu ithalat Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden, özellikle giysi olmak üzere gerçekleşir. Bir miktar ticaret de Benin ve Mısır ile yapılır.
Doğal Kaynaklar
Çad, petrol, elmas, uranyum, demir, bakır, altın ve diğer doğal kaynaklar bakımından zengindir. Ancak, bu kaynakların çoğu henüz çıkarılmamıştır; sadece petrol ve gaz 2003 yılından bu yana çıkarılmakta ve Kamerun’daki Douala Limanı üzerinden ihraç edilmektedir. Günde yaklaşık 22.000 varil petrol, sadece Doba bölgesindeki kuyulardan çıkarılmaktadır. Altın, ise daha çok geleneksel yöntemlerle ve düzensiz bir şekilde kuzey Çad bölgelerinde çıkarılmaktadır.
Kabileler, Lehçeler ve Din
Çad’ın coğrafi konumu, çok sayıda ve çeşitli kabilelerin varlığına yol açmıştır. Birçok kabile, Sudan’ın batı kabileleriyle akrabalık bağlarına sahiptir. Çad’da yaklaşık 113 farklı lehçe konuşulmaktadır. Din açısından, İslam ve Hristiyanlık başta olmak üzere, animizm de dahil olmak üzere çeşitli inançlar bulunmaktadır. İslam, Libya üzerinden ve Sudan üzerinden olmak üzere iki ana yolla Çad’a erken bir dönemde girmiştir. Hristiyanlık ise Fransız sömürgecilerle birlikte gelmiş ve sağlık merkezleri, okullar ve sosyal hizmetler aracılığıyla yayılmıştır. Çad’daki Müslüman nüfusun oranı yaklaşık %57 iken, geri kalanı Hristiyanlık ve animizm arasında bölünmüştür.
Eğitim
Fransız sömürgecilerinin gelmesiyle birlikte, bilginin yayılmasını engelleme, eğitimli kişileri ve öğretmenleri ortadan kaldırma ve eğitimin ilerlemesini bloke etme eğiliminde bulundular. İlk okul, Kanem bölgesinin başkenti Mao şehrinde kuruldu ve eğitim alanı bugüne kadar ihmal edildi ve zayıf kaldı. Çad, temel, orta ve lise düzeylerinde birleşik ve düzenli bir müfredata sahip değil; Arapça okullar için Arapça bir müfredat veya Fransız okulları için Fransızca bir müfredat bulunmamaktadır. Ayrıca, Fransız kültürü ve dilinin yayılması konusunda çaba gösterildi.
Sağlık Sektörü
Çadlılar, özellikle sonbahar mevsiminde bu hastalıktan her gün kayıplar vermekte ve büyük sıkıntı çekmektedirler. Hastalığın ana taşıyıcısı sivrisinektir ve kanalizasyon sisteminin olmaması, yağmur suyunun drenajı sonrası sivrisineklerin çoğalması için uygun ortamların oluşması nedeniyle sivrisineklerin sayısı büyük ölçüde artmaktadır. Bu durum, vatandaşların yanı sıra hayvanların bile büyük acı çekmesine neden olmaktadır. Bazı bölgelerde, geceleri atlar ve eşeklerin korunması için sivrisinek tülü bağlanır. Çocuklar, sıtmanın neden olduğu ölümler arasında en savunmasız grup olarak görülmektedir, çünkü hastalığın etkilerine karşı dayanıklılıkları daha düşüktür.
Hükümet, sıtma ile mücadele için uluslararası yardımlara bağımlıdır. Üstelik neden Batılı organizasyonların ve küresel ilaç şirketlerinin desteklediği hastalıklar hiç azalmıyor, aksine her geçen gün artıyor? 2015’ten bu yana sıtma mağdurlarının sayısı artmıştır. Ve Çad Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre sıtma, Afrika ve Çad’da ölüm nedenleri arasında en üst sırada yer almaktadır. Daha önce hükümet, sıtma vakalarının tedavisini devlet hastanelerinde ücretsiz yapılacağını duyurmuştu; bu fikir başlangıçta iyi karşılandı ancak günler geçtikçe sağlık sisteminin yolsuzluğu ve ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte ağır sıtma vakalarının ücretsiz tedavi hizmetleri durduruldu. Sıtmadan en çok etkilenenler kırsal kesimde yaşayanlardır. Kırsal bölgelerde yaşan insanlar, sağlık durumları kötüleştiğinde hastanelere ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bazen bir eşek sırtında veya at arabasıyla (karro) ve birçoğu doktoru göremeden veya hastanenin kapısına varmadan hayatını kaybederler. Toplum genellikle “Vadesi doldu.” ifadesini kullanırken, suç hükümete atılmaz.
Fransız Sömürgeciliği
Fransa, Afrika’yı işgal etmek istemiyordu; fakat aslında Afrika’yı silip süpürmek ve Afrika kıtasının kalbinde uzanan yeni bir Fransa yaratmak istiyordu. 19. yüzyılın sonlarında Fransa, Orta Afrika, Gabon ve Kongo olmak üzere üç Afrika ülkesine hükmediyordu. Bu işgal altındaki topraklar, Fransızlar tarafından Fransız Ekvatoral Afrikası olarak adlandırıldı. Bu üçgenin merkezinde, Fransızların sakin rüyasını bozan bir ülke vardı: Çad. İslam’ın artan yayılışı ve bu yayılışın eşlik ettiği milliyetçi ruh, zorla sömürgeleştirilmeyi ve misyonerlik kampanyalarını fikren reddediyordu. Ayrıca, Çad’ın kontrolü, Fransa’ya Çad pamuğu üzerinde tam kontrol ve ucuz Çad işgücü sağlıyordu. Bu nedenle, Fransız kuvvetleri Rabih ez-Zubayr ibn Fadlallah’la savaşmak üzere yola çıktı.
Rabih, Sudanlıydı ama Çad Gölü’nün batısında güçlü bir devlet kurdu ve devletinin resmi kanunu olarak İslami şeriatı benimsedi. Fransa, ona karşı sayıca az olan kampanyalarla mücadele etti, ancak Rabih onları yenmeyi başardı ve karşılarına çıkan liderlerden birkaçını öldürdü.
1894 yılında, Fransa daha büyük sayıda ve daha iyi silahlanmış bir kuvvetle ona baskın düzenledi, ancak Rabih onları yine yendi ve liderlerini öldürdü. Fransızlar, bu yenilgi karşısında aşağılandılar ve sonraki kampanyalarının Rabih’in sonu ya da kendi varoluşlarının sonu olacağına karar verdiler. Fransızlar kazandılar ve Rabih’i kovdular. Ardından Nijerya ve Kamerun üzerinden onu takip ettiler ve yalnız Rabihle yetinmediler. Cezayir ve Orta Afrika’dan ek askerlerle savaşa devam ettiler ve savaş 1900 yılında Rabih’in öldürülmesiyle sona erdi.
Fransa… Askeri İşgal Yeterli Değil
Rabih öldürüldükten sonra oğlu Fadlallah liderliği devraldı ve babasının başladığı işi sürdürdü. Yılları, Fransızlara karşı zaferler ve yenilgilerle geçti, ancak son gülen Fransızlar oldu ve 1909’da Fadlallah’ı öldürdüler. Baba ve oğul öldü, fakat askerler liderlikte biri olmadan iki yıl daha savaşmaya devam etti. Amaçları açıktı: Fransızlara karşı savaşmak. Ve savaş stratejileri konusunda daha bilgiliydiler, bu yüzden 1911 yılında, tüm Çad topraklarının Fransa’nın eline geçtiği tarihe kadar savaşmaya devam ettiler.
Kapkab Katliamı
1917 yılında, Çad toprakları üzerinde oturan Fransız işgal otoriteleri, sömürge politikalarına ve gençler arasında bozulma ve ahlaksızlık yayma planlarına karşı çıkan Çadlı bilginler ve öğrencileri takibe aldı. Kapkab Katliamı olayı bu amaçları gerçekleştirdi. Fransız yönetimi, sabah namazı sırasında Abéché şehrinde birçok alimi kuşatma altına aldı ve Fransız askerleri onlara saldırarak “kapkab” yani “kılıç” kullanarak 400’den fazla alimi ve fakihi öldürdü. Fransız askerleri, bu alimleri öldürdükten sonra kitaplarını ve el yazmalarını topladı, bir kısmını yaktı, bir kısmını Fransız müzelerine gönderdi ve geri kalanını Abéché’deki yerel depolarda yeni beklenen sultana teslim etmek üzere sakladı.
Böylece Fransa, eğitim kurumları aracılığıyla başarısız olduğu asimilasyon, entegrasyon ve Fransızlaştırma politikalarını gerçekleştirmek amacıyla 400 önemli bilgini öldürerek İslami kültür kaynaklarını kuruttu. Çad’da genel olarak ve özellikle Wadai Sultanlığı’nda bilginlere suikast düzenleyerek farklı bahaneler ve gerekçeler uydurdu. Bu alimler, Abéché’deki Am Kamal bölgesinde, yani Abéché içindeki bir vadide toplu bir mezara gömüldü. Mezarlık hala oradadır.
Fransa, bu eylemiyle, İslam ve Müslümanlar ile onların İslami kültürüne karşı açıklanmamış gizli bir planı uygulamayı amaçladı, zira eğitim kurumları aracılığıyla başarısız olduğu politikaları gerçekleştirmek için alimleri öldürmeye başvurdu, ancak Abéché’den çıkana kadar hiçbir zaman başarılı olamadı. Kapkab katliamını işleyen bir devletin işlediği bireysel suçlarla olan farkı; bu devletin medeniyet ve aydınlanma iddiasında bulunan bir devlet olması, oysa bireyin deli, sarhoş veya benzeri olabileceğidir.
Fransa, Çad’ın dini başkenti olan Abéché şehrinde onları topladıktan sonra 400 önemli alimi kapkab ile öldürerek başarıya ulaşmış oldu. Bu nedenle katliam, Çad lehçesinde “kapkab” olarak adlandırılan kılıç nedeniyle Kapkab Katliamı olarak adlandırıldı. Bu alimler için Allah’tan rahmet ve cennette Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle birlikte olmalarını dileriz.