Tamamlandı

Suriyeli Çocuklar ve Eğitim Meselesi Paneli

Suriyeli çocukların eğitim meselesi etrafında çeşitli
düşüncelerin teati edildiği bir panel tertip edildi.

Panelistler

Sude Kadyrova, Zorunlu Eğitim Kademeleri.

Muhammed Nur Sabbagh, Yüksek Öğretim.

Hulud Saka, Suriyeli Çocukların Eğitimde Yaşadığı Güçlükler ve Öneriler.

Tamamlandı

Il Popolo D'Italia

“Henüz programlanmamış bir ırkçılığın ilk sarih işaretlerinin faşist dönemin başında ortaya çıktığı açıkça görülür. Daha d’Annunzio’nun 1919/20’de Fiume’deki iktidarı döneminde Slavlar şehirden sürüldüler ve damgalandılar. Daha önce Habsburg imparatorluğunun bir parçası olan Trieste’deki Slavlarla aynı kaderi paylaştılar, ayrımcılıkla karşı karşıya kaldılar, eziyet gördüler. İtalyanlarla Slavların arasındaki gerginlik Trieste’de iyice tırmandı, bunun ardından yatan neden faşistlerin dünya savaşı şehitliği hikâyelerinin İsonzo kıyılarında [Birinci Dünya Savaşı’nda İtalya ve Avusturya-Macaristan orduları arasında çok çatışmalı bir bölge] yeşermiş olmasıydı.

Libya’daki savaşla eşzamanlı olarak Il Popolo d’Italia gazetesi Slovenya Alpleri bölgesinin Sloven ve Hırvatlarını ırken değersiz olarak tanımlayan aşağılayıcı bir yazı yayınladı. Faşistler tarafından verilen ismiyle bonifica etnicada (etnik ıslah), etnik temizlik ve asimilasyon kampanyasının yanı sıra toprağın İtalyan göçmenlerinin mülkiyetine geçirilmesi söz konusuydu. Bonifica etnica “Slav bataklığını” kurutma amacı taşıyordu ve dilsel olarak bonifica integraleden (tarım arazisi kazanmak için toprak ıslak çalışmaları) esinlenmişti. Tarihçi Elio Apih’in bu kampanyayla ilgili değerlendirmesi hiçbir tereddüde yer bırakmayacak kadar açıktır: ‘Faşist şiddet uygulamaları bunun da ötesine geçmediği takdirde bile -ki aslında hiç de azımsanmayacak sıklıkta aşılmıştı bu eşik-, her halükârda gerçek anlamda bir ‘siyasi soykırım’ projesini, yani bir zorla İtalyanlaştırma projesini sürdürüyordu.'”

Stefan Plaggenborg’un bu sözleri, panelden bir alıntı değil. Ve yaşadıklarımızı tazannum etmiyor. En azından yeterince değil. Üstelik de -ve bilhassa- insanın yaşadıklarının kendisi yaşananları anlamaya haildir. Ama bu alıntı şunu hatırlatıyor bize: Aslında Anna Karenina tezi yanlış bir tezdir. Bütün kötü aileler -onların habasetleri- farklı bir şekilde kötü değildir. Bilakis, bütün iyilikler farklı bir şekilde iyidir.   

Eğer bu panel, bir iradenin yoğunlaşmasına, sonra bir irade tebliğine muvafık olabilecekse, bu onun önce bir klişe olan kötülüğü tespit etmesiyle, sonra bir özgünlük olan yaklaşımını tebarüz ettirebilmesiyle muvafık olacak. 

Teşekkürler, Ama Geç Kaldınız

Hulud Saka, “Bu toplantıyı düzenlediğiniz için çok teşekkürler, ama geç kaldınız.” dedi. Bunu bir ironi anlatımıyla ya da müşteki bir tavırla söylemedi. Ve -bir dinleyici gözüyle- o zaman şöyle düşündüm: İnsanın geç kalmadığı bir şey var mı? Bu emr-i vakiyi her şey için doğru kılan sav, dünyada yaşıyor olmamızdır. Bu panel 2013’de tertip edilseydi mutlaka geç kaldığımız başka bir konu olacaktı. Çünkü o zaman da başka bir meselenin sonunda olmamız, başka bir meselenin başlangıcında olmak fikrine galebe çalacaktı. Akıntıya kürek çekmek biraz da hangi sona maruz kalmak ile, hangi başlangıcın yansısına yüzümüzü doğrultmak arasında yaptığımız düşünce tercihi arasında vuku buluyor. 

Geç kaldık. Bu vaki. Hem de çok geç kaldık. Çok acelemiz var ve bir yandan da yavaş olmamız gerek.

Aklın İyiliği

“İnsan verdiği sözleri tutabilmek için iyi bir hafızaya sahip olmalı. Merhamet gösterebilmek için güçlü bir hayal gücüne sahip olmalı. Ahlâk, aklın iyiliğine işte böyle sıkı sıkıya bağlıdır.” 

Nietzsche’nin bu sözleri bizim için geçerli değil. Ama bu söz, kendileri için geçerli olan kişilerin neden kötü insanlar olduklarını gösteriyor. Birincisi, insan iyi bir hafızaya sahip değildir. İkincisi, biz hayal gücümüz yardımıyla merhamet sahibi olmayız ve yine onlar, eğer merhameti böyle elde etmeyi planlıyorlarsa, hayal gücüne sahip olmadıkları için merhamete sahip de olamayacaklar. 

Bu panel bunları söyledi.