Tamamlandı

İstanbul'da Bir Cinayet

Bir gecede, farklı yerlerde bulunan Starbucks/McDonald’s şubelerinin önlerine sarı şerit üzerine siyah renkle “Cinayet Mahalli Girilmez” yazılı polis şeridi asacağız. Gücümüz kaç tanesine yetiyorsa, bu işe katılacak insanlar ile ne kadarını halledebiliyorsak, birlikte eşzamanlı bir operasyon yapacağız ve İstanbul böyle bir güne uyanacak.

Bir muhatap sorunu yaşıyoruz. Esasında böyle bir sorunumuz yok, ama bu sorun hafif bir engel olarak varmış gibi davranılıyor. Ya da şöyle söyleyelim: Katiller, sanki aramızda değillermiş gibi davranıyorlar.

 

Her gün toplu cinayetler yaşanıyor, her gün bir katliam oluyor. Görünüşte herkes Filistin’in yanında. Muayyen bir fail var elbette, fakat onlar yalnızca tetiği çekiyor. Ve mesele yalnız bununla bitmiyor. Çünkü failler dediğimizde dünyayı saran takiyyeci bir terör örgütünden, siyonizmden bahsetmeye başlıyoruz.

Failleri tespit etmek bir mesele. Belki insan bütün günlerini hasredebilir buna. Ama çeşitli göstergeler kendilerini zaten uzun süre gizleyemiyorlar.

Hürlerin Yürüyüşü’nün manifestosunda şöyle diyordu: “Filistin niye bizim meselemiz? Bin tane sebep saysak yine bitmez. Ama bugün tek bir cümle ile cevap vereceğiz: İnsan oldukları için, mazlum oldukları için ve her şey bizim gözümüzün önünde olup bittiği için. Bu vahşeti izlemekle yetinmek bile bizi suç ortağı kılmaya yeter. Buraya bir de dipnot düşmemiz gerekiyor: ‘Filistin bizim meselemiz değildir.’ diyenlerin Türkiye diye bir meseleleri olmadığını da çok iyi biliyoruz. Onların bu cümleyi rahatça kurabiliyor olmaları dahi varlıklarını siyonizmin varlığıyla eşitlediklerinin kanıtıdır.”

Muhatapsız falan değiliz, düşmanlarımız ekseriya belli. Belli ve ayrıca homojenler. Yani tıpkı bildirideki ibarenin söylediği üzere Filistin diye bir meselesi olmayanların Türkiye diye bir meselesinin olmaması gibi, bu insanların pek çok konudaki tercihleri birbirlerine benzerlik gösteriyor.

Böylece insanın çok çeşitli cepheler açmasına lüzum kalmıyor, ona bir tane siper yetiyor yalnız. Çünkü düşman aynı. Sanki onun düşünceleri aynı karanlık özden beslenir ve aynı çirkinliklerden sudur eder gibi, onların sahip olduğu bütün düşünceler aynı emareleri paylaşıyor. Düşmanın kötülüğünde tutarlı olması bizler için faydalı bir şey. Böylece tanımaya daha az zaman ayırabilir, daha uzun sürelerde çarpışabiliriz.

Hayır. Failler meçhul değil ve Allah’ın izniyle hiçbir şeyi unutmayacağız. Bundan sonra bu katillerle aramızda kesin bir kin ve düşmanlık hüküm sürecek. 

Demek ki adalet için ayağa kalktığınızda bir muhatabınız olmadığını düşünmeye mecbur bırakılıyorsunuz. Ayağa kalkıyorsunuz “Sakin olun, biz de Filistin’in yanındayız.” diyerek sizi teskin etmeye çalışıyorlar. “Öyleyse bize Filistin’in tarafında olduğunuza dair hareketlerinizi gösterin. ” dediğinizde, “Biz de üzülüyoruz ama elimizden bir şey gelmez.” diyorlar. Hal böyleyken muhtemelen katiller kendi aralarında şöyle konuşuyor: “Buralara bekçiler dikelim. Aşırı tepkiler olmadığı sürece insanların öfkelerine izin verelim, isteyen gelip bizim kontrolümüzde protesto yapsın. Ama en çok saf numarası yapalım, nasıl olsa bir süre sonra her şeyi yine unutacaklar.”